Scroll To Top
News Trending

Entertainment

Business

Technology

Lifestyle

Sports

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Blog Arşivi

Followers

Recent Posts

Gözler gençliğin göstergesi

24 Şubat 2014 Pazartesi / 2 Comments

Gözler gençliğin göstergesi

Yüzde yaşlanmanın ilk ve en belirgin olarak fark edildiği bölge göz çevresidir. Burası hem çok ince yapıda, hem de en yoğun mimiklere sahip bölgedir. Göz kapakları çok hassas olduklarından göz çevresinin en çok yıpranma belirtisi gösteren yeridir ve yaş ilerledikçe göz kapağı düşüklüklerinin görülmesi kaçınılmazdır.
Estetik Plastik Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Güner, estetik teknolojilerinin donanımlı uzmanlar tarafından uygulanması gerektiğini belirtti ve şunları ekledi: 'Yirmili yaşların sonlarında göz çevresinde kaz ayağı dediğimiz ince kırışıklıklar için botoks kullanımı oldukça yaygındır ve kırışıkların yerleşmesini önleyerek yaşlanmayı geciktirir. Otuzlu yaşlarla birlikte göz kapaklarının hemen altında, yanak üst sınırında koyu gölgeyle belirginleşmiş oyuklar ortaya çıkar. Bunun nedeni yanakların gevşeyip aşağı doğru sarkmasıdır. Bu oluklar hyalüronik asit ve kişinin kendisinden alınan (otolog) yağ dokusu gibi dolgu malzemeleriyle doldurulabilir.'
Yaş dönemine göre doğru çözümler üretilmeli
Her yaş dönemine ait problemlerin farklı çözümler gerektirdiğini belirten Op. Dr. Güner şöyle devam etti: 'Özellikle otuzlu yaşların ortasından sonra önlem alınmazsa yaşlanma etkileri daha hızlı göze çarpmaya başlar, bu dönemde yüzün orta kısmı genellikle aşağıya doğru yer değiştirir. Aşağıya doğru kayan alınla beraber kaşlar da üst göz kapaklarının üzerine sarkmaya başlar. Sarkan alın ve kaşların ağırlığını kaldıramayan gözkapakları da zamanla aşağı doğru kayar. Kırklı yaşların başında artık botoks ve dolgu yöntemlerinin yeterli olmayacağı bu durumlarda farklı ve bazen kombine çözümler üretilmelidir. Şakak germe (temporal lifting) ile gözlerin üzerine yığılmış kaşlar doğru konumlarına geri getirilebilir ve bölgedeki sarkma ortadan kaldırılarak kaz ayakları yok edilebilir. Her iki göz kapağı için de bu düzeltmeler yapıldıktan sonra bleferoplasti (göz kapağı ameliyatı) ile sadece geriye kalan kas ve deri fazlalıklarını gidermek yeterli olacaktır.'
İleri yaşlarda yüz bütün olarak ele alınmalı
Göz kapağı estetiği ameliyatlarında göz kapağı derisi, deri altındaki ince kas tabakası ve göz torbalarını dolduran yağlar alınmaktadır. Ancak yalnızca tek bir yöntem istenen gençleşmeyi sağlamada yeterli olmayabilir. Örneğin, ellili yaşlarda artık yüzdeki tüm yapılarda sarkma meydana gelmiş olduğundan, bu noktada artık bleferoplasti ile yüz ve boyun germe ameliyatlarının bir arada gerçekleştirilmesi uygundur. Ancak bu yaşlarda olup neştersiz bir şekilde gençleşme etkisi görmek isteyen kişiler kan dolaşımını düzenleyici bir yöntem olan PRP (platelet rich plasma), kök hücre enjeksiyonları ile birlikte yapılan lazer uygulamaları sonucunda göz çevresinde yıllar öncesindeki canlılık ve tazeliklerine tekrar kavuşabilirler.

Sağlıklı dişler, eklem iltihabı riskini azaltabilir

/ No Comments

Sağlıklı dişler, eklem iltihabı riskini azaltabilir

Dişleri fırçalamanın eklem iltihabı riskini azaltabileceği belirlendi. ABD'deki Louisville Diş Hekimliği Fakültesi'nden araştırmacılar, dişeti iltihabına yol açan bakteri ile erken eklem iltihabı ve hastalığın hızlı ilerleyişi arasında bağlantı olduğunu belirledi.

'Porphyromonas gingivalis' adı verilen bakterinin bazı proteinlerin kalıntılarıyla etkileşime geçen bir enzim ürettiğini belirten araştırmacılar, bu enzimleri 'davetsiz misafir' olarak algılayan vücudun savunmaya geçerek tepki verdiğini vurguladı.
Araştırmacılar, bunun sonucunda, eklem iltihabı riski fazla bazı hastalarda kemik ve kıkırdak tahribatına yol açan kronik iltihabın meydana geldiğine dikkati çekti.
Sonuçların başka araştırmalarla doğrulanması gerektiğini belirten bilim adamları, yine de bulguların dişlere iyi bakılması gerektiğinin önemini gösterdiğini belirtti.

Hamburger böbrekleri vuruyor!

/ No Comments

Hamburger böbrekleri vuruyor!

Türk Nefroloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, fast food tarzı beslenmenin böbrek rahatsızlıklarının yanı sıra, pek çok hastalığa neden olabileceğini söyledi.


Türk Nefroloji Derneği Genel Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Türk Nefroloji Derneği Antalya Şubesi tarafından düzenlenen eğitim toplantısı sonrası, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Toplantıda son dönem böbrek yetmezliğinin tedavisinde uygulanan hemodiyaliz, periton diyalizi ve organ naklinin gözden geçirildiğini söyleyen Prof. Dr. Süleymanlar, son 5 yıldır Türkiye'de uygulanan periton diyalizi ve hemodiyaliz şeklindeki tedavilerin öne çıktığını kaydetti.
HEDEF ORGAN NAKLİ ORANINI ARTIRMAK
Kronik böbrek hastalığının Türkiye için çok önemli bir halk sağlığı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Süleymanlar, Türkiye'de yetişkin her 18-2 0 kişiden birinde bu hastalığın var olduğunu ve ülke nüfusunun 7.5 milyonunu ilgilendirdiğini aktardı. Bu tür hastalığı olanların yaşamının ancak diyaliz veya organ nakliyle mümkün olduğunu anlatan Prof. Dr. Süleymanlar, hiç diyalize girmeden hastaları organ nakliyle sağlığına kavuşturmanın en büyük hedefleri olduğunu vurguladı.
TÜRKİYE'DE 250 HASTADA UYGULANIYOR
Organ nakli imkanı bulamayan hastalar için son 5 yıldır 'ev diyaliz' yönteminin gündeme getirildiğini belirten Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, evde diyalizde halk arasında karından diyaliz olarak bilinen 'periton diyalizi' yöntemini tercih ettiklerini kaydetti. Ev diyalizlerinde hastayı çeşitli eğitimlerin ardından tedavinin içine daha aktif şekilde dahil ettiklerini vurgulayan Prof. Dr. Süleymanlar şöyle konuştu:
"Evde diyaliz uygulaması ülkemizde yeni bir tedavi. Şu an Türkiye'de 250 hastanın bu tedaviyi başarıyla uyguladığını ve bunlardan herhangi bir kayıp olmadığını keyifle görüyoruz. Ev diyalizinde hasta cebinden bir kuruş para harcamıyor. Bütün makine, teçhizat, su sisteminin kurulması Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) desteği ve ilgili sponsor firmaların bu konudaki gayretleri ve destekleriyle yürüyor."
EVDE DİYALİZ YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR
Evde diyaliz yönteminin en büyük avantajının daha uzun diyaliz imkanı sağlaması olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, özellikle gece diyaliz yapılmasını tercih ettiklerini, bu sayede hastaların gündüz sağlıklı bir insan gibi davranabildiğini belirtti. Diyaliz süresinin yüksek olmasının kişinin yaşam süresi yönünden de çok ciddi artıları olduğunu belirten Prof. Dr. Süleymanlar, "Yaşam süresini diğer diyalize göre uzatıyor. Kansızlık, kemik problemi, beslenme, tansiyon gibi sorunları bu vakalarda daha az görüyoruz" diye konuştu.
FASTFOOD'DA TUZ MİKTARI MÜTHİŞ
Toplantıda fastfood tarzı yiyeceklerin böbrek rahatsızlıklarına etkisinin ne olduğuna ilişkin soruyu yanıtlayan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, şöyle dedi:
"Fastfood bir defa son derece sağlıksız beslenme tarzı. Biz hastalığı tedavi ederek değil, hastalık olmasını önleyecek tedbirler alarak önlemeyi çok önemli hedef sayıyoruz. Ülkemizin tuz alışkanlığı artık dünyaya manşet oldu. Dünyada en fazla tuz tüketen millet olduğumuz sabit. Tuzun yapmadığı şey yok; tansiyon, kalp problemi, böbrek hastalığına katkı, mide kanserinden tutun da osteoporoza da katkısı var. Fastfood'da hakikaten tuz miktarı müthiş. Köftesinde, patatesinde, ekmeğindeki o tuz miktarıyla zaten o kişi günlük tuz ihtiyacının iki katını alıyor. Fastfood tarzı yaşam hipertansiyon, obezite, şeker, böbrek ve kalp hastalığı demektir."
SADECE EKMEKTEN 7- 8 GRAM TUZ ALIYORUZ
Türk insanının tuz kaynaklarına bakıldığında ilk sırada ekmeğin geldiğini söyleyen Prof. Dr. Süleymanlar, "Ülkemizde 400 gram ekmek tüketiliyor. Sadece ekmekten 7- 8 gram tuz alıyoruz. Bunun yanında hazır gıdaların korunması, peynir, zeytin, ev salçası, turşu eklendiği zaman karşınıza 18 gram gibi devasa bir rakam çıkıyor. Özellikle okul kantinlerinde tuzu yüksek, doymuş yağ asitleri çok yüksek olan gıdalar mutlak şekilde kısıtlanmalı" ifadelerini kullandı.

Boynumuz neden ağrır?

/ No Comments

Boynumuz neden ağrır?

Günümüzde en sık şikayet edilen durumlardan biri boyun ağrısı. Pek çoğumuz ağrının kendi kendine geçebileceğini düşünse de tedavi edilemeyen şiddetli ağrılar, daha ciddi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Peki boynumuz neden ağrıyor?
.
Uzm. Dr. Elif Gürkan'a göre son yıllarda teknolojinin getirdiği rahatlıkla beraber artan bilgisayar kullanımı, özellikle çalışan kişilerde boynun şeklinin değişmesine hatta ilerleyerek fıtık oluşumuna sebebiyet veriyor. Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan ise bu ağrıların altında yatan asıl sebebin basit bir kas spazmı olabileceği gibi cerrahi müdahale gerektirebileceği konusunda uyarıyor.
Boynumuz neden ağrıyor?
Başlangıçta sadece kas ağrısı ve kas tutulması şeklinde kendini gösteren bu rahatsızlık; hareketsizlik, ters ve ani hareketler, ağır kaldırma, boynu öne doğru zorlama, yanlış egzersiz, stres ve genetik olarak bağ dokularının zayıf olması gibi pek çok faktörden etkileniyor. Gürkan, 'Hastaların yeni başlayan akut ağrıları ve tutulmalardan birkaç hafta içerisinde kurtulması mümkün. Ancak ağrıların omurlar arasındaki disklerde hasara yol açması, oradan taşan maddelerin sinire dokunması ve bununla beraber kolumuzda da ağrı oluşması durumunda mutlaka doktor muayenesi yapmak gerekir' diyor. Teşhiste kişinin tüm omurgasını mutlaka görmek gerektiğinin altını çizen Gürkan, 'Kıyafetle yapılan bir muayene bile yanlış sonuca götürebilir. Boyun ve sırttaki eğrilikler, kas zayıflıkları, asimetrik görünümler, bir omzun düşük olması, kürek kemiğinin daha çıkıntılı olması, boyun hareketlerindeki kısıtlanmalar ve ağrılar, boynun tam dönmemesi ya da tam arkaya gitmemesi anormal durumlardır' diyor.
Boyun Ağrılarında Fizik Tedavi
Uzm. Dr. Elif Gürkan'a göre fizik tedavide hastanın kaslarındaki sıkışan noktaları açılıyor. Eğer ciddi bir kuvvet kaybı veya fıtık düşüncesi varsa emar ve röntgen düşünülüyor. Gürkan, 'Fizik tedavi egzersiz programları doğru yapıldığı, özellikle manuel tedavi ile birleştirildiği zaman son derece faydalı. Özellikle problem ilerlemeden yapılırsa hastanın uzun dönemde şikâyetlerinin azalmasına ve ilerleyen zamanlar için ciddi bir önleyici tedavi olma önemine sahip' diyor. Gürkan, boyun etrafındaki omurganın derinlerine yerleşen kasların kuvvetlenmesine ve eklem kısıtlama hareketlerinin açılmasına yönelik germe hareketleri ve esnetme hareketlerinin aynı anda yapılmasının da önemli olduğunu vurguluyor.
Ne Zaman Cerrahi Müdahale Gerekir?
Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan, hastanın zaman zaman boyun ağrılarında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyabildiğinin altını çiziyor. Boyun fıtığına kola yayılan ağrının eşlik ettiği hasta grubunda tercih edilen cerrahi yaklaşımın Anterior Servikal Mikrodiskektomi ve Füzyon olduğunu söyleyen Kasımcan; 'Boynun ön sağ tarafından yapılan yaklaşık 2-3 cm kesiyle hastanın omurgasının ön yüzüne ulaşılır. Burada mikroskop altında servikal disk hernisi ve ağrıya neden olan osteofitik çıkıntılar temizlenir. Tamamen boşaltılan diskin yerine diskin yüksekliğini korumak amacıyla PEEK kafes konularak ameliyat sonlandırılır. Gerektiği durumlarda Anterior plak- vida sistemi konulması gerekebilir' diyor. Kasımcan, boyun ağrılarına yürüme güçlüğü, ellerde kuvvetsizlik ve idrar kaçırmanın eşlik ettiği durumlarda ise Servikal Laminektomi ve Posterior Füzyon ile boynun arkasında orta hatta yapılan bir kesi ile boyun omurlarının arka arkı çıkarılarak omurilikte mevcut basının ortadan kaldırılabileceğini de sözlerine ekliyor. Mekanik dengenin bozulması halinde, laminektomi ile birlikte omurganın sabitlenmesinin gerekli olabileceğini de belirten Kasımcan, 'Bu durumda arkadan yaklaşımda Lateral mass vidaları ya da pedikül vidaları ile omurganın stabilizasyonu (enstrumasyonu) sağlanır' diyor.

Kaşıkçı Elması Hikayesi Nedir?

/ No Comments

Kaşıkçı Elması Hikayesi Nedir?

kaşıkçı elması hikayesiTarihimiz bir çok zafer ve başarı ile dolu bu başarıların arkasında hiç kuşkusuz düzenli bir sistem yatmakta.Teknolojinin o safhasında bile bir çok takip işinin rahatlıkla yönetildiği yıllarda değerli eşyaların nerede olduğu sorusunun yanıtı ise anında verilebiliyordu. Dönemin sosyal durumu nedeniyle çok değerli taşların alt tabakalarda olma olasılığı neredeyse yoktu. Bu nedenledir ki yapılan araştırmalar sadece bir kaç kişi ile sınırlı kalıyordu.
Tarihimiz bir o kadar şanlı ve şerefli iken o günden bugüne kalan bir çok emanette bulunmaktadır. Bu emanetler dini veya maddi anlamda sınıflandırılmış ve insanların görücüsüne çıkarılmıştır. Bir çok müze veya sergi tarihimizden bugüne dek korunabilmiş olan milli değerlerimizi içermektedir. Bu değerlerin her biri bir hikayeye her biri ayrı olaylar zinciriyle değerine değer katmıştır.


Peki değeri henüz biçilememiş dünya üzerinde tek olan kaşıkçı elması nasıl ve ne amaçla bulunmuş ve günümüze kadar değerine yitirmeden kalabilmiştir?


 4. Mehmet zamanında bulunmuş olan bu elmasın hikayeside bir okadar ilginçtir. Yaşanan olayların elmasın değerine gölge düşerecek kadar zordur. Fakir bir adam bahçesinde kazı yaparken bu elmasa rastlar daha sonra bu elmasın kendi bahçesinden çıktığı için değerinin olmadığını düşünerek sadece bir kaşık karşılığı bir kaşıkçıya satar. Kaşıkçıda o günlerde değerine tam olarak anlayamadığı bu elması yine çok küçük bir bedel karşılığı bir kuyumcuya verir. Kuyumcu ise bu değerli taşı nasıl saklayacağını düşünürken haber padişaha kadar gider. Padişah emiri vererek elmasın saraya getirilmesini ister. O günden bugüne kaşıkçı elması yerini korur ve görmeye gelen kişilere ışıltılı bir şekilde selam verir.

Sivrisinek Sokunca Neden Kaşınır?

/ No Comments

Sivrisinek Sokunca Neden Kaşınır?

sivrisinek sokması Kan olmadan yavrularını besleyemeyen bu böcekler gelecekleri ve nesillerinin devam etmesi için içgüdüsel olarak bu davranışta bulunurlar. Aldıkları kokular ile hareket eden bu böcekler neredeyse hata payı sıfır olarak görevlerini başarıyla tamamlamaktadır.
Muhteşem bir yapıda olan bu böcekler kanı emerken uyguladıkları yöntemler ile de insanların ilgisini sürekli çekebilmeyi başarmışlardır. Bu üstün yeteneklere sahip böceklerin kanı emdikten sonra uyguladıkları yöntemler de yine dikkat çeken diğer bir ayrıntı olmuştur. Yapılan araştırmalar bu böceklerin kan emdikten sonra ortama bıraktıkları sıvılar üzerine olmuştur. İşlerini kusursuz bir şekilde tamamlayan bu böceklerin ürettikleri enzim veya sıvıların şu an gelinmekte olan teknoloji ile üretilmesi neredeyse imkansızdır.
Peki sivrisinek sokunca neden kaşınma meydana gelir? Bu konu da yapılan araştırmalar yine sivrisinek üzerinde ortama bırakılan sıvıların neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sivrisinekler ısırdıkları bölgelerde kanın pıhtılaşmasını önlemek için bir sıvıyı ortama enjekte etmektedirler. Isırılması sonrasında bir şey hissetmeyen kişi bağışıklı sistemini harekete geçirerek bir tepki verme yoluna gider.
Bağışıklık sistemi harekete geçince sisteme giren bu yabancı sıvıya karşı bir antikor üretilmek istenir. Üretilen bu sıvı bir süre sonra ısırılan bölgede şişme ve kaşınma oluşmasına neden olmaktadır. Yani vücudumuz da meydana gelen bu değişiklik kendi ürettiğimiz antikorların çalışmasından kaynaklanmaktadır.

Uykuda Beyin Faaliyetleri?

/ No Comments

Uykuda Beyin Faaliyetleri?

uyuyan bebek
Uyurken beynimiz içinde olan faaliyetleri inceleyen bir cihaz bağladığımız yayılan dalgaların frekanslarını öğrenmemiz mümkün olacaktır. Yapılan araştırmalar da hareketsiz bir insanın bir saniyede 10 adet sinyal gönderdiği bilimsel deneyler sonrasında ortaya çıkmıştır. Normal bir insanda ise uyku dışında hareketli halde bir saniyede yaklaşık 20 yani iki katı şekilde sinyaller gönderdiği yine aynı deneyler sonucunda ortaya çıkmıştır.
Uyku da bu durumlar oldukça farklıdır. Salınımı oldukça az sinyaller gönderen beyin saniyede 3-7 sinyal göndermekte ve bu sinyaller uyku daha da derinleştikçe azalmaya ve yavaşlamaya devam etmektedir. İnsanın uykusu artık en derin noktaya geldiğinde bu sinyaller durma noktasına gelmektedir. Bu durumlar da uyuyan kişilerin uyandırılması ani sinyal artışına neden olmaktadır.
Fakat uykunun bazı bölümlerinde ise bu sinyaller hareketli bir haldeyken gönderildiği kadar artabilir. Artan bu sinyaller uykunun REM adı verilen rüya görüldüği anlarda ortaya çıkabilir. Bu safha uyku halinde 4-5 kez görünebilir. Görülen bu safha daha fazla artış gösterebilir. Bu durumlarda ise kişi uyku anında bile yorulabilir.
Bu REM dönemin de kişi rüyaların büyük bir kısmını görmektedir. Rüyalarını gördükleri bu anlarda kişi uyandırılırsa olaylar çok taze bir şekilde görülebilir. Olayların bu andan itibaren farklı bir hal alması mümkün değildir. Tam bir uyku için REM safhasının kesinlikle görünmesi gerekmektedir. Eğer bu safha tamamlanmazsa uykusuzluk durumu baş gösterebilir.